02/ PAZARTESİ-PERŞEMBE BULUŞMALARI: 22.05.2025
Bir zamanlar Yörük gelininin düğününde “ateşin dansı” vardı: “Sinsin” oyunlarında yükselen alevler, hayatın ritmini çivileyen davul sesleriydi… Şimdi ise “algoritmaların titrek ışıkları”, insanı sanal ağlara hapseden bir “kaç kaç” oyunu oynuyor.
Göç İzi ile Ateşin Dansı
Bir zamanlar Yörük gelininin düğününde “ateşin dansı” vardı: “Sinsin” oyunlarında yükselen alevler, hayatın ritmini çivileyen davul sesleriydi… Şimdi ise “algoritmaların titrek ışıkları”, insanı sanal ağlara hapseden bir “kaç kaç” oyunu oynuyor.
Kilimin Dili, Şehrin Kodu
Gelinin çeyizindeki “ıstar dokuması çullar”, desenlerinde göç yollarının hikâyesini taşırdı. Her ilmik, bir dağ geçidiydi; her yanış (motif), bir yas ya da doğumun kaydı… Modern insanın dokuma tezgâhı “artırılmış gerçeklik”: “Instagram hikâyeleri”, anlık kayıtlar… Ancak, “bal sürülmüş yaprak” yerine geçici “bildirimler” iliştiriliyor çadır girişlerine… Yörük kadını, dokuduğu kilimdeki her düğümü bir çocuğun nefesiyle sayarken; bugünün annesi, ekran başında kaydırdığı parmağıyla sonsuz bir “kaygıyı” örüyor.
Attan İnmeyen Gelin, Metrolara Koşan İnsan
Kayınbabanın koç keserek attan indirdiği gelin, bugün metroya ulaşmaya çalışan bir figür. “Kara çadırın direğine dikilen bayrak”, artık GPS işaretleriyle çakılı. (Y1) kodlu Yörük anne, yolda ölümü ve doğumu aynı heybede taşırdı; 11 doğumun acısını, düşüklerin sessiz matemini bir kilim motifine gizlerdi. Modern insan, hayatı “uygulama bildirimleri” arasında sıkıştırıyor: Bir tıkla "doğum fotoğrafı” paylaşırken, bir tıkla "kayıp" ilanı düşüyor ekrana.
Kınanın Sessiz Ağıtı, Atın Sırtında Yiten Sultanlık
Kına gecesi, Yörük gelininin “sultanlık tacını” ateşe attığı andı: Annesinin gözyaşlarıyla yoğrulmuş kına, avuçlara bir sır gibi sarılırdı. “Ağlamayan kız, kökü koparılan ağaçtır” derlerdi. O gece, “anonim türkülerin” gölgesinde hüznü paylaşma ritüeliydi. Kadınlar, “Kınada yaktım közü…” diye türkü söylerken, gelin de atın heybesinde bekleyen “yeni hayatın” sessizliğini dinlerdi. Çünkü Yörük kültüründe “söz tükenirse türkü, türkü tükenirse atın kişnemesi devreşirdi.” Gelin, ertesi gün atın üzerinde “baba ocağının külünü” bırakıp giderken; geride, kınanın kızılında bir ömrün “matem-i şenliği” asılı kalırdı…
At: Kanatlı Yoldaş, Metrelerce Yalnızlık
At, Yörük için yalnızca ulaşım değil, “kanat”tı. Göç yollarında çocuk doğuran kadın, at sırtında “hayata tutunurdu”; ölümler bile atın yelesine sarılıp gömülürdü toprağa. (Y1)’in gelinliği, atın sırtında dalgalanan bir özgürlük bayrağıydı. Bugünün gelini ise kalablıklarda sıkışan bedenini “dijital eyersizliğe” emanet ediyor: Telefonuna düşen durak bildirimleri de “zamanın atsız göçebesi”nin yeni çığlıkları değil mi?
Aynalı Duvak, Filtreli Yüzler
Gelinin başına yerleştirilen küçük aynalar, “geleceğe tutulan birer vaatti: “Bak, sen bu göçün hem başlangıcısın hem mirasçısı…” Şimdi “selfie filtrelere” sığınan yüzler, geçici beğenilerle “yüz açımı” yapıyor. “Beşi bir yerde altınlar” yerine, sanal kimlikler takılıyor boyna. Yörük gelini, duvağını açarken 11 altının ağırlığıyla eğilirdi başı; bugünün gelini, evlilik albümüne düşen yorumların hafifliğiyle…
Yayla Hocası ile YouTube Hocaları
(Y1)’in dini nikâhı yayladaki hoca kıydı, resmiyeti Mersin’de tamamlandı. Bugün nikâh memuru “TikTok vaazlarıyla” yarışıyor. Kaynanaya ibrikle su döken gelinin yerini, “akıllı ev sistemleri” aldı: “Alexa, kahvaltıyı hazırla!..” Ancak, kimse kayınvalidenin abdest suyuna tutulan ibriğin, bir saygı ritüeli değil de “yapay zekâ” olduğunu fark etmiyor.
Göçün Matem-i Şenliği
Yörük düğünlerinde kesilen kısır koyunlar, kazanlarda pişen tatar çorbası, bir topluluğun hayata tutunma çabasıydı. Şimdi “organik catering”ler, menüdeki “vegan seçenekler…” Ne var ki evlenen çiftlerin başına serpilen nar tanelerinin “bereketin sembolü” olduğu bilinmiyor… Düğün sabahı serilen sofralar ve birlikte oturmalar, şimdi tek kullanımlık tabaklarda birer yalnızlık ziyafeti…
Ana: Kızını Veren, Kökünü Kaybeden
Ana için kız vermek, “dalından koparılmış bir meyve” gibiydi. Kına gecesinde söylenen “Çıkardılar dilden dile / Kız anasız kaldı bile…” türküsü, bu acıyı kolektif hafızaya kazırdı. Ama modern anneler, kızlarını “evlilik uygulamalarına” emanet ederken, “düğüm atacak ilmik” bulamıyor. Çünkü algoritmalar, “anonim türkülerin” yerine “anonim yorumlar” bırakıyor…
Son İz: Ateş ve Wi-Fi Sinyali
Yörük, çadır kapısındaki “ballı yaprağı” kopardığında bereketi mühürlerdi. Modern insan, Wi-Fi şifresini paylaşarak “ev” kurduğunu sanıyor. Ama göç, bir ritüeldi; yerleşiklikse bir “kayıp eşya listesi”. (Y1)’in 60 yıllık evliliği, kara çadırda bir ömür sığdıran sabırla dokunmuştu. Bugünün aşkları ise, “online dating” algoritmalarında kaybolan birer veri paketi olup çıktı…
Ve “Göçer hayat”, “zamana düşen bir gölge”ydi; modernite ise gölgeyi bile silip süpüren bir projektör. Yörük gelini, düğün gecesinde ateşe bir yün yumağı atardı; uçuşan küller, bir çocuğun adını taşırdı rüzgâra… Şimdi ekranlara düşen emojiler, naylon iplik gibi ısıtmıyor teni… "Belki de kayıp çocukların acısı, dijital çağda birer “404 Error” sayfasına dönüştü: “Silinmiş bir bağlantı, bulunamayan bir anlam!” içerdi…
Detay
(Y1): Anadolu’da göçer yaşamı sürdüren, Mersin’de yaşamakta olan bir kadının gerçek yaşam öyküsüdür: “11 doğum ve 3 düşük”le şekillenen hayatı, kilim motiflerine işlenen acılar ve sevinçlerle anlatılmaktadır.
“Alexa, kahvaltıyı hazırla!..”: Kahvaltı hazırlayıp getiren robotlara verilen komut ifadesidir. “Artırılmış Gerçeklik”: Gerçek dünya ortamının üzerine dijital içeriklerin (görseller, sesler, veriler) gerçek zamanlı olarak yerleştirilmesiyle oluşturulan etkileşimli bir teknolojik deneyim. “At”: Yörük kültüründe “kanat” metaforu. Göç, at sırtında yazılan bir destandır. “Çocuğun adını taşımak”: (Y1)’in her dokuma düğümünde bir çocuğun nefesini sayması, gerçek kayıpların ve yaşamın izlerini yansıtır. “Dijital eyersizlik”: Oturacak, konumlanacak yer bulamamak. “Eyer”: Ata binişi ve at üzerinde güvenli sürüşü sağlar. “GPS” Küresel Konumlama Sistemi. “Kına Ağıtları”: Anonimdir, tıpkı göç yolları gibi kimsesizliği paylaşır. “Kadınların kolektif hafızasıdır.” “Naylon iplik”: Suniliği ve yapay bağları temsil etmek için seçildi. “Online dating”: Bireylerin, çiftlerin veya grupların interneti kullanarak sosyal, romantik veya cinsel arkadaşlık geliştirmesini sağlayan ortam. “Veganlar”, süt ürünleri ve yumurta dahil olmak üzere hayvansal kaynaklı gıdaları tüketmezler. “Yün yumağı”: Yörük kadınının dokuma kültürüne ve göçün pratikliğine göndermedir. Yün hem sıcak tutan hem de emekle örülen bir sembol.
Bu Yazı Dizisinin Bir Parçası Olarak:
Geçen pazartesi günü sunduğum ilk yazıda, “sadece kendi tespit, gözlem ve yorumlarımı değil; sizlerden gelen şiir, bilgi, belge ve anlatıları da yorumlayacağımı” belirtmiştim.
Bu hafta bana ulaşan bir şiir hem sade diliyle hem de taşıdığı ruhla- dolayısıyla bu yazı serimizin içeriğine olan uygunluğuyla- ele alınmayı fazlasıyla hak etti. Şiiri, Yörüklerin “doğayla iç içe” yaşamının naif bir sesi olarak sizlerle paylaşmak istiyorum.
Şiiri gönderen Sn. H. Hülya Tuna, aynı zamanda derleme çalışmamızın sahada “emek veren” isimlerinden biridir. Gönderdiği şiirin tamamı yerine birkaç seçilmiş dizeyi kısaltarak alıyor ve sizler için yorumluyorum. Kendilerine bu katkıları için gönülden teşekkür ederim:
“Ovada uzun geçen kışlardan sonra…/ Oğlaklar doğup zıplarken sağa sola… /Yörükler dayanamaz sıcaklara…/ Hayalleri varmaktır yüce dağlara…”
Yalnızca bu birkaç satırla koca bir hayatı anlatabilmek mümkün mü? Görünen o ki, EVET!..
Genellikle sosyal medya üzerinden “doğaya dönüş” başlığı altında paylaşılan karelerdeki çadırlar, dağlar, keçiler çoğu zaman bir yaşam biçimi değil, bir hafta sonu fantezisi olarak karşımıza çıkıyor. Oysa Yörükler göç zamanını takvimle değil, “oğlağın doğumuyla bilir.” Doğanın bir parçası gibi yaşarlar; ona karşı değil, onunla “birliktedirler” Ve belki de asıl özgürlük - hep arayıp da bulamadığımız o “naiflik” - tam da bu göç yollarında, bu yavan ekmeklerinde, bu yüzü yanık kadınların ellerindeydi…
- Hülya Tuna’ya, yolladığı bu şiir ve bu yaşama tuttuğu küçük ama parlak fener için bir kez daha teşekkür ediyorum.
Son Söz
Sizlerden çok iyi geri dönüşler aldım. İlginiz, şahsıma dönük hak etmediğim övgüleriniz ve ele aldığımız konuya ilişkin heyecanınız, bu kardeşiniz için hem büyük bir onur hem de daha iyiye ulaşma yolunda tarifsiz bir esin kaynağı oldu. Kelimelerle ifade etmekte zorlandığım bu destek, benim paylaşımları derinleştirme azmimi pekiştirdi. Unutmayınız ki, konuya ilişkin kıymetli katkılarınız, muhterem şahsınız zikredilerek mutlaka anılacaktır. Bu değerli etkileşimleriniz için her birinize ayrı ayrı şükranlarımı sunuyorum.